Kişisel Gelişim Eğitimi

Mutlu Evlilik

Çiftlerin en çok istediği, hayal ettiği önemli şeylerden biri de beraber yaşlanmaktır. İmzalar, her zaman hastalıkta ve sağlıkta, zenginlikte ve yoksullukta diye atılır. Karşınıza çıkacak olan  nice farklı kilometre taşları; sahip olacağınız çocuklar, yapacağınız borçlar, iş hayatınızdaki inişler-çıkışlar, kayıplar, vs. vs. Sonuçta, hayat denilen yolculuk bazen güneşli bazen bulutlu, bazen de gök gürültülüdür. Peki, evlilik hava şartları böylesine hareketli olan bir hayat içerisinde nasıl ilerlemeli ?Daha da önemlisi, bir yandan arabayı dikkatli kullanıp, diğer yandan güzel yerlerden geçerken manzaranın tadını çıkarabilir miyiz ? Eskilerin, “evlilik ciddi bir müessesedir” sözünden kastı, pek çok sorumluluğu içinde barındırmasındandır. Aslında eşlerin, evine ve eşine karşı olan sorumlulukları, birer yükümlülüktür. Bu sorumluluklardan kaçmak, yükün tek tarafa yüklenmesi ise evlilik bağını zedeleyen en önemli unsurlardandır. Bir evliliği yürütmek kolay olmadığı gibi, çok zor olmadığı da aşikardır. İçerisine sevgi, sorumluk, anlayış gibi her şeyden birer tutam atıp harmanladığımızda, ortaya yolunda giden bir beraberlik çıkar.  Evlilik sandviç gibidir. ‘Henry Boy’e’ ait söz tamda yerindedir. İçine ne kadar çok şey katarsanız, lezzeti o kadar artar.  Ancak bunu bilmek ayrı, uygulayabilmek çok ayrıdır. Peki evlenince neler değişiyor ? diye sorduğumuzda ise,  Birlikte atılan imza ile, ilişkinin kurumsallaşması, bireysel hayattan çıkıp , ortak bir yaşama dönülmesi söz konusudur. Ve o yaşam iki kişinin de istemediği bir hayat olmaması için, eşlerin dikkat etmesi gereken çarpıcı başlıkları sıralamak gerekirse; Kayınvalide sendromu : Evliliği olumsuz etkileyen nedenlerin başında olmakla birlikte, kayınvalide ile münakaşaya girmek, irtibatı azaltmak ,eşe bu konuda baskı yapmak çözüm olmamaktadır. Evlilik bağlarını zedeleyen önemli unsurlardan biridir. Yatağınızı ayırmayın : Yatakta soğuk davranmak ve kısıtlama. Zamanla alışkanlık haline gelip eşler arasında ciddi kopukluklar yaratabilir. Evlilikte cinsel hayatın iyi olması bağlayıcı unsurlardan biridir. Heyecanın bitmesine müsaade etmeyin : Küçük sürprizler yaparak, şaşırtmak, birbirine zaman ayırmak ve ortak sosyal faaliyetlerdeki beraberlik, ilişkiyi zinde tutan etkenlerden sadece bir kaçıdır. Ayrılma ve boşanma kelimelerinin kullanılmamasına dikkat etmek : Bitti, ayrılalım gibi kelimeler kullanılmamalıdır. 40 defa söylenen şeyin gerçekleşeceğine inanılıyorsa, bununda gerçekleşmesi olağandır. İletişim : Birbirinin sözünü kesmeden dinlemek, kıyaslamaya girmemek, bağırarak konuşmamaya dikkat etmek, iletişimdeki paylaşımı güçlendirecektir. İnatlaşma : Kesinlikle inat olmamak gerekiyor. Bu durum çiftlerin birbirinden soğumasına ve ev içerisinde savaş çıkmasına neden olabilir. Kıskançlık : Azı karar, çoğu zarar verir. Aldatma : Ciddi bir kazadır. Genelde ölümle sonuçlanacağı için. Kazaya sebebiyet verecek şeylerden kesinlikle sakınılmalıdır. Şiddet :Sözün bittiği yerdir. O nedenle şiddeti önlemek için, sorun olduğunda mutlaka aile terapistine gitmek gerekir. Aslına bakarsanız , mutlu evliliğin gizli bir formülü yada sırrı da yoktur. Mutlu evlilik iki kişilik bir ilişkinin iyi ve başarılı bir yönetimidir. Tabi ki insan önce  kendini iyi yönetebilmeli. Kendini iyi yöneten , her şeyi iyi yönetir. Sokrates’i hepiniz bilirsiniz. Evliliğinin, onu filozof yaptığını biliyor muydunuz peki? Kendisine evlilikle ilgili soru soran gençlere, tam bir çerçeve değiştirme örneği sunmuş ve eşiyle yaşadığı bir olayla da örneklendirmiştir.Filozof Sokrates ve eşi bir türlü geçinemiyormuş. Bir gün hanımı Sokrates’e bağırıp çağırırken bakmış kocası hiçbir tepki göstermiyor, bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış. Sokrates eşine sert tepki vermek yerine mizah kullanmayı tercih etmiş ve şöyle demiş :‘bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak bekliyordum zaten’ Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır. ‘Halil Cibran’ Anlaşmazlıklar olabilir. Önemli olan anlaşmazlıkların varlığı değildir, onları çözerken ilişkinizi en az yıpratacak yöntemi uygulamak önemlidir. Evliliğin en önemli unsurları sevgi ve saygıdır. Bu ikisi yitirilmediği sürece çözülmeyecek sorun yoktur. Uzun lafın kısası ;  iyi niyet, birbirine açıklık , esneklik , ön yargıdan uzak davranmak ve mutlu olma isteği olmadan başarılı bir evliliğe ulaşmak mümkün değildir. Bu nedenle şu da bir gerçektir ki , ben değil biz olunması evliliğin en önemli ilkesidir. Yasemin KILGIProfesyonel Koç28.02.2021

Daha Fazla »

Zihnin Dalgalarında Sörf Yapmak

Tamam, kabul ediyorum. Pek de normal olmayan bir başlık.  Bu sefer yazmak istediğim konu günlük hayatta karşılaştığımız şeyler değil. Fakat yine de keyifli bir yolculuk sizi bekliyor. Temel  ve daimi  barınma yerimiz olan bedenimizin kendisi başlı başına bir mucizedir. Bununla birlikte, Bedenimizin en mucize kısmı olan parçamız tartışmasız beynimizdir. Her zaman bu esrarengiz yapıya  büyük bir şaşkınlık ve hayranlıkla ilgi duymuşumdur. İşin asıl mucizevi tarafı  , ilk nefesimizden önce bile bizim için kendini hazırlayan ve son nefese kadar hiç durmadan gece gündüz işleyen bir mekanizma olmasıdır. Beyin ile alakalı konuşulacak pek çok  konu başlığı olsa da , bugün asıl bahsetmek istediğim biraz daha farkındalığa dayalı ve pragmatik değer taşıyan  “ dalgalar “ konusu. Hadi gelin önce ‘bu dalgalar nedir?’ ile başlayalım. Deniz dalgalarına sadece grafiksel olarak benzeyen beyin dalgalarının, aslında hiçte tahmin etmediğimiz karmaşık  bir çalışma mekanizması mevcut. Bildiğiniz gibi beyin doğası gereği elektro-kimyasal çalışma prensibindedir. Sinir hücrelerinin çalışması ile birlikte ortaya elektromanyetik bir alan çıkar  ve bu alanı EEG ( elektroensefalogram) yani beyin akım çizelgesi bizim için görünür kılar. Bu bağlamda elektormanyetik alan içerisinde bir frekansın varlığından bahsedebiliriz. Bu frekansların içeriği , şiddeti ve yapısı duruma göre değişkenlik gösterebildiği gibi , bu frekansların üzerinde  kontrol yetkimizin ve etkimizin olması sevindiricidir. Araştırmalar, insanlarda derin uykuda rastlanan düşük beyin aktivite seviyesinin  “ Delta dalgaları “  , derin uyku  ve uyanıklık arasındaki evrenin “ Teta dalgaları “ , yaratıcı evrede  “ Alfa dalgaları  “  , bilinçli düşünce esnasında görülen daha yüksek frekanslara  “ Beta dalgaları “  ve kayıt altına alınmış en yüksek bilinç seviyelerinde mevcut olan frekanslara da  “ Gamma Dalgaları “  denmektedir. Her biri kendi içinde bir devir sayısı ile ifade edilmekle birlikte yine her birinin yoğun yaşandığı dönemler vardır. Bunları şu şekilde basite indirgeyebiliriz ; Delta dalgaları  =  5 -5 devir( saniyede) / Doğumdan  2. yaşa kadar beyin en düşük dalga seviyesinde iken Teta dalgaları =  4 – 8 devir /  2’den  genellikle 5 yaşına kadar geçen sürede Alfa dalgaları =  8 – 13 devir / 5 ile 8 yaşları arasında gerçekleşen Beta dalgaları = 13 devrin üstü /  8 ile 12 yaşlarında beyin aktivitesi frekanslarının yükselmesi ile ortaya çıkar Gamma dalgaları = Belgelenmiş en yüksek dalga frekanslarıdır / 40 – 100 hertz aralığında gerçekleşir Dr. Joe Dispenza ‘nın kıymetli eseri olan   “ Kendiniz Olma Alışkanlığını Kırma “ kitabında konuyla ilgili güzel örnekler vererek  oldukça basitleştirmiştir. Konunun kendisi kitap olma değeri taşıdığından çok derinlere inmeden her biri nezdinde anlam oluşturabilmeniz adına birer cümle ile tanımlayacak olursak; Delta evresinde iken : Dış dünyadan gelen bilgiler beyinde eleştirel düşünce veya önyargı olmadan girer. Teta evresinde iken : Bu evrede işlev gösteren çocuklar trans halinde gibidir ve öncelikli olarak içsel dünyalarına bağlıdır. Alfa evresinde iken : Analitik zihnin geliştiği , dış çevreye bağlı yorumlamaların ve çıkarımların yapıldığı evre. Beta evresinde iken : Bilinçli – analitik düşünceyi temsil eden  ve üçe ayrılan evre. Gamma evresinde iken :  Yoğun minnet , mutluluk , merhamet gibi duyguların düzenli ve tutarlı yaşandığı evre. Lakin, bizim yaşamımızın en yoğun geçtiği evre Beta dalgalarıdır. Bu yazıyı yazma amacım da tam olarak bu noktada bir farkındalık yaratmak  ve günlük hayatlarımızda bir nebze de olsa ipleri elimize almak. Peki bu ipleri nasıl elimize alırız? Hadi gelin bir de yakından bakalım… Bilinçli uyanık zamanlarımızın çoğunun geçtiği Beta dalgaları ; Düşük Aralıklı Beta Orta Aralıklı Beta Yüksek Aralıklı Beta Fazla gayret sergilemeden mevcut olan dikkat düzeyi – “ Düşük Aralıklı Beta “ dır. Bilginiz dahilinde olan bir kitap okuyorsanız eğer bu durumda  Düşük Beta’dasınız. Bir uyarıcı vesilesi ile yoğun dikkat düzeyinde  “ Orta Aralıklı Beta “ dır. Yine okuduğunuz bir kitap ile ilgili bir soru ile karşılaşırsanız  dikkatiniz yoğunlaşır  ve analitik düşünce başlar. Zihnin gereğinden fazla dikkat seviyesinde  olduğu “ Yüksek Aralıklı Beta “dır. Aşırı stres yüklü olunan durumlarda beden düzen sağlayamayacağı kadar uyarılır. Şimdi artık rahat bir nefes alıp bilgi bombardımanından bir süreliğine kendimizi kurtaralım. Bize en tanıdık gelenlerden biri  “Yüksek Aralıklı  Beta “  alanı değil mi ?  Hem yaşadığımız zorlu hayat süreçleri hem de çevresel anlamda yaşanılan zorluklar daimi bir şekilde stres üretmemize neden oluyor. Kendimizi  sağlıksız bir beyin dalgasına maruz bırakarak pekte sağlıklı olmayan olaylar döngüsünde buluyoruz . Kendimizi    ne zaman  yoğun stres  ve baskı altında hissedersek , bilelim ki  biz şuan yoğun beta dalgalarının saldırısı altındayız.  Bu durumun farkında vardığımızda nazikçe kabul edip,  ufakta olsa hem zihnimize hem de bedenimize oldukça zarar veren bu evreden farkındalıkla aramıza mesafe koyalım. Bunun için bireysel tecrübelerimden de yola çıkarak aynı zamanda faydasını gördüğüm etkili bir aktivite olan, kendimizle daha yakın ilişki geliştirebileceğimiz   “ Meditasyon “ teknikleri önerebilirim. Meditasyon için, özellikle gün başlangıçlarında  ve sonlarında  alınan verimin arttığı söylenmektedir. Kim bilir belki bir sonraki yazının konusu olur ve hep birlikte  daha derin bir yolculuğa çıkma şansını yakalarız.. Çağdaş ACIMIŞProfesyonel KOÇ/Eğitmen28.02.2021

Daha Fazla »