Bu yazıyı yazarken, dışarıda yağan yağmurun, uzun süreden beri yaşamımızdaki  kirleri ve pasları alıp götürdüğünü  hissediyorum. Önümde, tomurcuklarından fışkırmış kıpkırmızı güller var. Dumanı tüten kahvenin kokusunu içime çekiyorum. Eskiden göremediğim güzellikleri , tatları ve kokuları keşfediyorum.

Son zamanlarda, özellikle zorlayıcı anlarda, daha önce verdiğim tepkileri,  vermediğimde,  ‘‘Koçluktan önce nasıl biriydim?’ sorusu geliyor aklıma… Otantik benliğimden uzak olduğum zamanlar.  Çok kalabalık olmasına rağmen aidiyetten uzak, çok  hareketli bir yaşamı olan; bununla beraber içinde neşenin  pek az olduğu birisi geliyor hatırıma. Çok koşturduğumu, çalıştığımı, sürekli başarı, hedef ve ideal  peşinde koştuğumu anımsıyorum. Ancak  özünde  hiç tatmin olmayan, susuzluğu dinmeyen ve doymayan biri.  Bu yüzden genelde kendimle vakit geçirmekten çok keyif almazdım. Bana, başarılarımı ve diğerlerine göre çok daha iyi durumda olduğumu hatırlatan hep  birileri olsun isterdim. “Bir gün” diyerek cümleye başlardım. Cümlenin devamında da hep ulaşacağım hedeflerle , ideallerle  ile ilgili hırs  dolu sözler olurdu.

Neyse ki otantik bir parçam, bu gördüğüm rüyaya inanmadı…

 Şanslıydım.

Her koçluk yoluna giren kişinin , bu yolculuğa başlarken kendine özgü bir koçluk hikayesi olur. Bu hikayelerdir aslında bizi arayışa götüren. Mevcutta bildiklerimizin, verilen tavsiyelerin veya  okuduklarımızın sorularımızı yanıtlayamadığı ve farklı bir şey yapmamızı gerektiren bir an gelir. Tıpkı benim hikayemde olduğu gibi.. Bir an gelir , biz arayıştayken , evren de bize hizmet eder ve hayat bizi değişim ve dönüşümle yani ‘Koçluk’ la tanıştırır. Bu değişim, eski ‘ben’ den yeni bir ‘ben’ e yolculuktur.   Koçluk,  kendi içsel doğamızı keşfetmemize yardım eder.  “Dharma” yı,    (Syanianskrit dilinde) ‘ hayatın amacı’ nı bulmamızı sağlar.  Yaşam amacımızı bulmak demek, herkesin biricik yeteneğini bulması ve bunu ifade etme şeklidir.  Bu yasa ile uyumlanırsak, yaşamımızda zenginlik, esneklik, farkındalık ve ışık var olmaya başlar. Bu ışığı önce kendimize ve sonra yakın çevremize yansıtmaya başlarız. Spiritüel anlamda, herkesin özünde bir ‘ışık varlık’ olduğuna ve sıradan hayatlar yaşayan enerji varlıkları olduğumuza inanılır. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmediğimiz, yeteneğimizi ortaya koyarken bir zorlama hissetmediğimiz şey bizi Dharma yolunda tutar. Bu yolda da hizmet etmek esastır. Bir müzisyen müzik yapar, bir şarkıcı şarkı söyler, bir anne çocuğuna kendini adar, bir çöpçü en iyi şekilde elinden geleni yapar. Kendini adama enerjisi ile yapılan her şeyden bahsediyorum. Bu spontane akışta  kişiye yeni kapılar açılır, destek gelir…

Benim Dharma’m  da , ışık tutacağıma inandığım alanlarda,  edindiğim bazı  bilgileri,  deneyimlerle birleştirip kişiye aktardığım , güçlü sorular sorduğum bir alan açıyorum. Kişilerin dönüşümlerine , kendi kaderlerinin iplerini ellerine almalarına,  yaşam amaçlarını bulmalarına tanık oluyorum. Ulaştığım hiçbir  hedef, bu dönüşümlere tanıklık ettiğim anlardaki kadar beni tatmin etmemiştir. Zamanla,  yolumun kesiştiği bu insanlarla çıkılan yolculukta,  önemli   farklar olduğunu keşfettim. Bunlardan biri , yaşamı kolaylaştırmak için  sadece teknik öğrenmek isteyen kişiler olduğu…  Bir tanesi de, yaşam amaçlarının iplerini karşıdakine verenler olduğudur.

İşte bu yazım, yaşama amaçlarının  iplerini eline almak isteyenlere

Bu yolculukta,

 kimsenin, sizin ruhunuzu sizden iyi tanıyamayacağını,

size kendiniz olma iznini vermeyeceğini,

öğretilmiş inanç ve davranış kalıpları ile fark yaratılamayacağını,

toplum normlarının her zaman doğruları yansıtmadığını,

doğruyu yanlışı ancak  kendinizin karar verebileceğini aklınızdan çıkarmamak size bir deniz feneri görevi görecektir.

Doğal olarak akan, sizi gülümseten, parladığınız,  kendinizi adayabileceğiniz  yaşam , size gerçek zenginliği ve mutluluğu getirecektir.

Umarım ki, siz de, yaşam amacınızı bulma ve kendi ışığınızı, bir başkasında   parıltı olarak görme şansına sahip olursunuz.

Sevgilerle…

Pınar EZİCİ
Profesyonel Koç/Eğitmen
17.01.2019

Son
Postlar