2 milyon insanın ölümü, 94 milyon insanın da hafif ya da ağır hastalık yaşamasına sebep olan Covid 19 salgını, kitlesel salgınlar, kaoslar ve belirsizlikler karşısındaki dayanıklılığımızı veya diğer bir deyişle çevikliğimizi sorgulamamıza sebep oldu. Çeviklik özellikle bu dönemde hayatımıza giren ve sıkça kullandığımız bir kavram. Karşımıza “rezilyans” olarak da sıkça çıktı.

                Yaşam biçimlerimizin ve günlük alışkanlıklarımızın temelden değiştiği, uzun süredir evlerde kapalı kaldığımız ve bir kısmımızın hala buna maruz kalmaya devam ettiği, birçoğumuzun işlerini küçük ekranlardan yönettiği, teknoloji ile sınav verdiğimiz ve bulaş riskine karşı paranoyakça davranışlar ve alışkanlıklar edindiğimiz bu dönem, bir virüs karşısındaki çaresizliğimizi gözler önüne serdi.

Ancak bir kısmımız fiziksel ve ruhsal açıdan bu süreçten en az hasarla ya da hiç hasar almadan çıkmayı başardı. Onları güçlü kılan unsurlardan bir tanesi duygusal açıdan dayanıklı olmaları. Duygusal çevikliği daha yüksek olanlar, günlük yaşamın getirdiği streslerle daha etkin ve sakin bir şekilde başa çıkabilirler. Ve krizleri daha kolay yönetebilirler. Neyse ki duygusal dayanıklılık geliştirilebilecek özelliktir. Aslında birçok nedenden dolayı geliştirmeye değer bir özelliktir, en önemlisi yaşamımızı ve stres deneyimimizi dönüştürebilmesidir.

                Duygusal dayanıklılık, kişinin stresli durumlara veya krizlere uyum sağlama yeteneğini ifade eder. Daha dirençli insanlar, engellere ve zorluklara rağmen ilerleyebilir ve zorluklara kalıcı hale dönüşmeden uyum sağlayabilir; daha az dirençli insanlar ise hem küçük hem de büyük yaşam değişiklikleri karşısında daha zor anlar yaşarlar.

Araştırmalar küçük streslerle kolayca başa çıkanların daha büyük krizleri daha kolay yönetebileceğini gösteriyor. Dolayısıyla duygusal dayanıklılığın günlük yaşamın yanı sıra nadir görülen büyük felaketler için de faydaları olduğunu söylemek doğru olacaktır.

Peki duygusal dayanıklılığı neler etkiler?

Duygusal ve fiziksel dayanıklılık bir dereceye kadar doğumla kazanılan bir yetenek diyebiliriz. Bazı insanlar doğaları gereği değişikliklerden ve sürprizlerden daha az rahatsız olurlar, bu bebeklik döneminde gözlenebilen ve yaşamın geri kalanda sürdürülebilen bir özelliktir. Bununla birlikte kontrolümüz altında olmayan faktörlerle de ilgilidir.  Örneğin;

Yaş, maruz kalınan travmaların nitelik ve niceliği ve cinsiyet gibi… Ancak daha önce de belirttiğim gibi biraz çaba ve uygulama ile geliştirilebilir. Eğer ne yapacağımızı bilirsek, yaşamın zorluklarına karşı doğal olarak daha duyarlı olsak bile daha dirençli olmayı başarabiliriz

Duygusal dayanıklılık, sahip olduğumuz veya sahip olmadığımız bir nitelik değildir; bir kişinin stresini ne kadar iyi idare edebileceğinin değişen dereceleri vardır. Yine de dayanıklı veya dirençli insanların öne çıkan ve paylaşma eğiliminde olduğu belirli özellikleri bulunmaktadır. İş te bu temel özelliklerden bazıları;

                Duygusal Farkındalık : Duygusal farkındalığa sahip insanlar ne hissettiklerini ve bunların nedenini anlarlar. Başkalarının duygularını da iyi anlarlar, çünkü kendi iç yaşamları ile yakın temasta olmakla beraber empati yanlarını geliştirmişlerdir. Bu tür bir duygusal anlayış veya bakış açısı, insanların başkalarına uygun şekilde tepki vermesine, öfke veya korku gibi duyguları daha iyi yönetmesine ve bunlarla başa çıkmasına yardımcı olur.

                    Azim:  Bu özellikleri gelişmiş insanlar, ister dışa dönük hedefler için ister başa çıkılması gereken bir probleme dair stratejiler üzerinde çalışıyor olsunlar, eylem odaklıdırlar, sürece güvenirler ve pes etmezler. Duygusal açıdan dirençli insanlar bir meydan okuma ile karşı karşıya kaldıklarında kendilerini çaresiz ve umutsuz hissetmezler. Bir engelle karşılaştıklarında koydukları hedefe doğru çalışmaya devam etme olasılıkları yüksektir.

                Kendini kontrol: Kendi hayatlarının kontrolünün çevrelerinden çok kendilerinde olduğuna inanırlar. Elbette bu özellik daha stresle ilişkilidir. Kendi iç dünyalarını kontrol edebilen insanlar, gerçekçi bir bakış açısına sahip olduklarından, yaşamlarındaki sorunlara karşı daha proaktif bir eğilim gösterir, daha çözüm odaklı olurlar.

                İyimserlik: Duygusal dayanıklılığı yüksek olan insanlar genellikle olayların olumlu yanlarını görme eğilimindedir. Ve kendi güçlerine ve yeteneklerine inanırlar. Karşılaştıkları krizler veya başlarına gelen felaketlerde kurban zihniyetine bürünmeden, güçlü bir zihin yapısı ile olayları farklı açıdan değerlendirmeye başlarlar. Bu sayede farklı çözüm alternatifleri üretebilirler.

                Destek: Bu insanlar bireysel olarak güçlü bir zihin yapısına sahip ve güçlü bireyler olmanın yanı sıra sosyal desteğin de önemini bilirler. Ve bu sebepten kendilerini destekleyecek aileyle ve arkadaşlarla çevreleyebilirler.

                Mizah Anlayışı: Duygusal açıdan dayanıklı olan insanlar hayatın zorluklarına gülebilirler. Bu insanlar olayları tehdit olarak görmek yerine meydan okuma olarak algılarlar ve bunları fırsata çevirme eğilimi gösterirler. Bu da oluşacak stresi ve bedenlerinin strese nasıl yanıt vereceğini etkiler. Bu insanlar diğerlerine göre daha sık gülerler ve olaylara mizahi bir yaklaşım sergilerler.

  1. yy’ da dünya çok sayıda salgın, savaş, doğal felaket yaşadı. Bunlara ek olarak her birey, kendi yaşamı içinde kriz, felaket veya acı olarak niteleyeceği olaylar da yaşadı. Bunlar yaşam içinde olmaya devem edecek. Bizlerin bu durumda yapacağı en iyi şeylerden birisi; duygusal dayanıklılığımızı arttırmamız olacak.

Diğer insanlarla bağlantıda olmalıyız, yani sosyalleşmeliyiz. İnsanı ve sevgiyi odağımıza alarak değerlerimizi gözden geçirmeliyiz. Düşüncelerimizi yönetmeliyiz, umutlu bir bakış açısına sahip olmalıyız. Değişimin ve aksaklıkların hayatımızın bir parçasını olduğunu anlamalıyız. Önemli olan, kendimize inanarak hedeflerimize emin adımlarla yürümeye devam etmeliyiz.

Zihinsel, bedensel ve ruhsal sağlığımıza özen göstermeli ve güçlendirmeliyiz.

Zorlukların üstesinden gelecek donanıma ve yazılıma sahip varlıklarız. Mevlana der ki, “ Zor diyorsun. Zor olacak ki imtihan  olsun”

Zaferin büyüklüğü mücadelenin zorluğu ile ölçülür…

Sevgi ve saygılarımla

HİLMİ ÖZDEMİR
Profesyonel Koç/Eğitmen
 17.01.2021

Son
Postlar