Voxwell Design

Şirketlerde Başarının Pin Kodu İletişimde Kuşaklar Arası Farklılıkları Yönetmek

Şirketlerde Başarının Pin Kodu: İletişimde Kuşaklar Arası Farklılıkları Yönetmek

Kurumlarda X, Y ve Z kuşakları arasında etkili iletişim, organizasyonların başarısı için kritik bir hale geldi. Çok değil birkaç yıl öncesine kadar iş dünyasında Baby boomer, X ve Y kuşakları bir arada çalışırken kuşaklar arası farklılıklar göze batmıyordu. 2020 yılı itibariyle bu üç kuşaktan çok daha farklı bir tavır sergileyen Z’lerin iş hayatına atılması ile insan kaynağını yönetmek zorlaştı bununla birlikte liderlikte yeni bir beceri daha hayatımıza girmiş oldu: İletişimde kuşaklar arası farklılıkları anlama ve yönetebilme becerisi. Her nesil, farklı değerler, yetenekler ve deneyimlerle donatılmıştır. X kuşağı, genellikle iş disiplini ve sadakati ön planda tutarken, Y kuşağı gelişmişlik ve esneklik arayışındadır. Z kuşağı ise teknolojinin gelişmesiyle daha bireysel, özgür ve sabırsız bir tutum sergilemektedir. Kuşaklar arasında değerlerin tanımları değişirken bu durum iletişimde çatışmalara yol açmaktadır. Bizim zamanımızda böyle miydi? Şimdiki nesil çok saygısız..gibi ifadelerle organizasyonu anlamak ve yönetmeye çalışmak, kurum iletişimini kilitlemektedir. Şirket organizasyonlarında iletişimi başarılı bir şekilde sürdürmek için tüm çalışanlara iş düşerken, her konuda olduğu gibi bu konuda da en büyük sorumluluk liderlerdedir. Liderlikte öne çıkan becerilerden biri olan iletişim becerisinin, kuşaklar arası iletişim farklılıklarını anlama ve yönetme becerisini de beraberinde getirdiği bir gerçektir. Bununla birlikte bu gerçeğin şirket dinamikleri arasında birçok fırsatı da içinde barındırdığını söylemek gerekir! Kuşaklar arası etkileşim, yaratıcı düşünce ve gelişme açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Genç çalışanlar, yeni fikirler ve teknoloji konusunda diğer kuşaklarla iletişimde bulunduklarında, farklı bakış açılarıyla zenginleştirilmiş yeni projeler üretebilirler. Ayrıca, bu tür bir iletişim, ekibin dinamiklerini güçlendirir, işbirliğini arttırır ve kurum içinde takım ruhunu arttırarak verimliliği yükseltir. Liderlikte kuşak çatışmasını yönetme, etkili bir organizasyon stratejisi için hayati öneme sahiptir. Farklı kuşakların bir arada çalışması, zengin bir deneyim ve perspektif sunar. İşte bu çatışmayı yönetebilmek ve iletişimi arttırmak için bazı öneriler: 1.Açık ve Hızlı İletişimi Arttırın Açık iletişim, kurum içindeki çatışmaları azaltmak ve farklı kuşaklar arasında anlayışı arttırmak için esastır. Bu, çalışanın ihtiyaçlarını, endişelerini ve geri bildirimlerini rahatça paylaşabileceği bir ortam sağlamak anlamına gelir. Teknolojinin artması ile bilgiye hızlı ulaşan Z kuşağının hızlı geri bildirim almasını sağlayın. Düzenli toplantılar, dijital uygulamaları aktif kullanma, açık kapı politikası ile yönetim anlayışının tüm çalışanlara kapıların açık olduğunu ve bu anlayışın organizasyonun her seviyesinde iletişimin gelişmesi için önemli olduğunu vurgulayın. 2. Kuşakların Özelliklerini Anlayarak İletişimi Güçlendirin Her kuşağın özelliklerini, değerlerini, o kuşağı etkileyen tarihsel olayları bilmek iletişimdeki farklılıkları anlamanızı sağlayacaktır. Baby boomer ve X kuşağı güvene ve sadakate değer verirken, Y kuşağı esnekliği ve dijital çözümleri tercih ediyor. Z kuşağı ise hızlı geri bildirim ve sosyal sorumluluk paylaşımlarına ilgi duyuyor. Bu beklentilere cevap verip, sürdürülebilir olmasını sağlayın.   3. Esnek İletişim Kanalları Kullanın Her kuşağın iletişim tercihleri ​​farklıdır. İnterneti daha aktif kullanan Z ve Y kuşağı için dijital platformlar daha uygunken, X kuşağı ve Baby boomer’lar ise yüz yüze iletişim veya telefon görüşmelerini tercih etmekte. Çeşitli iletişim bağlantıları konusunda esnek olun. 4. Mentorluk Programları ile Bilgi Paylaşımını Teşvik Edin Mentorluk, farklı yaşlardaki kişilerin deneyimi ve bilgi paylaşımını arttırma konusunda yol gösterici olmaktadır. Mentorlük programlarını şirketinize dahil edin. 5. Çeşitliliği ve Dâhil Etmeyi Destekleyin İş yerinde çeşitlilik ve dâhil etme politikaları oluşturarak farklı yaş ve kuşaktaki çalışanları bir araya getiren proje ve etkinlikleri arttırın. 6. Geri Bildirim ve Takdir Kültürü Oluşturun Kuşaklar arasında geribildirim alma dahi farklılık göstermektedir. Y kuşağı sık sık geri bildirim almak isterken, Baby boomer ve X kuşağı daha az sıklıkta geri bildirim almayı tercih eder. Etkili bir geri bildirim ve takdir kültürü oluşturarak çalışan bağlılığını ve motivasyonunu arttırın. 7. Teknolojik Eğitim Programları ile Dijital Uyum Sağlayın Dijital dönüşüm sürecinde, tüm kuşakların dijital araçları etkin kullanabilmesi önemlidir. Dijital platformlara yeni alışan kuşaklar için sunulan eğitimler, teknolojik farkları kapatır ve etkileşimi arttırır. Teknolojiyi kullanmaya yönelik eğitimler düzenleyin. 8. Ortak Hedeflerle Kuşakları Bir Araya Getirin Farklı kuşakları ortak bir amaç doğrultusunda birleştirmek, iş istikrarını sürdürmenin etkili yollarından biridir. Pazarlama planı ve vizyonu tüm çalışanlarla paylaşılmalı, ortak bir hedef kazanım çalışmaları yürütülmelidir. Ortak hedeflerin belirlenmesi, kuşaklar arası iletişimi arttıracaktır. 9. Çeşitli Ödüllendirme Sistemleri ile Motivasyon Sağlayın Her kuşağın motivasyon kaynakları farklıdır. Baby boomer’lar uzun vadeli iş planlarına ve hedeflerine değer veriyor, Y ve Z kuşağı ise gelişme fırsatlarını ve esnek çalışmayı önemsiyor. Çalışan beklentilerine uygun motivasyon kaynaklarını arttırın. Sevgiler Suat Yaşar Dikkaya Profesyonel Koç&Eğitmen&Danışman

Daha Fazla »
Koçvari Liderliğin Rolü ve Kurumlarda Etkisi

Koçvari Liderliğin Rolü ve Kurumlarda Etkisi 

Günümüz iş dünyasında liderlik, yalnızca yöneticilikten ibaret değil; çalışanların potansiyellerini ortaya çıkarmak, performanslarını iyileştirmek ve kurum hedefleri doğrultusunda motive etmek gibi çok boyutlu sorumluluklar gerektiriyor. Bu bağlamda, koçluk bakış açısı yani Koçvari Liderlik uygulamaları liderlere ve çalışanlara birçok değer katıyor. İşte koçluğun kurum içindeki avantajları, liderlik üzerindeki etkileri ve takım içi performansa olan katkılarına dair bilgiler: 1. Koçluğun Liderlik Gelişimindeki Rolü Liderlerin sürekli gelişimi, kurumların başarısı için temel taşlardan biridir. Koçluk, liderlerin güçlü yanlarını ve gelişime açık alanlarını belirleyerek onların daha etkili liderlik becerileri kazanmalarını sağlar. Bu süreçte liderler, özellikle iletişim, empati ve karar alma gibi liderlik özelliklerini güçlendirme fırsatı bulurlar. Koçluk, liderlerin sadece mevcut durumlarını değerlendirmekle kalmaz; aynı zamanda onları gelecekteki zorluklara hazırlıklı hale getirir. Koçvari Liderlik programı liderlerin iletişim becerilerini en üst düzeye çıkararak kişilerin kişisel gelişim üzerinde çok büyük etki sağlar. 2. Koçluğun Kurum İçinde Sağladığı Avantajlar Koçluk, kurumsal başarıya katkıda bulunan birkaç temel avantaj sağlar: 3. Koçluğun Kişisel Performansa Etkisi Koçluk uygulamaları Koçvari Liderlik Eğitiminin temelini oluşturur.Bu uygulamalar çalışanların bireysel performanslarını da önemli ölçüde artırabilir. Bir liderin koçluk yaparak çalışanlara geri bildirimde bulunması, hedef belirleme süreçlerine katkı sağlaması ve gelişim alanlarına odaklanması, bireysel performansı yukarı taşır. Koçluk yapılan çalışanların; Koçluk eğitimi alan çalışanlar üzerinde yapılan araştırmalar bu konunun önemini göz önüne almıştır.. Bazı yapılan çalışmalar; Koçluk ile ilgili Yapılan Bazı Araştırmalar  Fortune 1000 şirketinde koçluk almış 100 kişi üzerinde yapılan araştırmada kurumların; 4. Koçvari Liderlik Bakış Açısının Takım İçindeki Etkisi Takım çalışmasında koçluk, her bireyin ekibe katkısını maksimize eder. Özellikle liderlerin koçluk becerilerine sahip olması, ekip üyelerinin daha verimli bir şekilde uyum sağlamasını ve ortak hedefler doğrultusunda hareket etmesini kolaylaştırır. Ayrıca, koçluk sürecinde ekip içi iletişim ve iş birliği artırıldığında, takımın üretkenliği ve motivasyonu da yükselir. 5. Araştırmalar Koçluğun Etkisini Destekliyor Araştırmalar, koçluk uygulamalarının performans üzerinde olumlu etkileri olduğunu gösteriyor. Harvard Business Review tarafından yapılan bir araştırmaya göre, koçluk yapılan liderler; problem çözme, stratejik düşünme ve takım yönetimi gibi konularda gelişim sağlıyor. İlgili bir diğer çalışma ise, koçluk süreci ile çalışanların iş tatmini ve bağlılığında gözle görülür bir artış olduğunu ortaya koyuyor. Bu tür veriler, koçluğun kurumsal faydalarının ölçülebilir olduğunu gösteriyor ve bu yüzden koçluk, bir organizasyonel yatırım olarak değerlendiriliyor. Sonuç Koçluk, günümüzde liderlerin hem bireysel hem de takım düzeyinde performansı artırmalarını sağlayan vazgeçilmez bir liderlik aracıdır. Kurum içindeki olumlu etkileri, çalışan bağlılığı ve performansını artırmasının yanı sıra kurumsal kültürü geliştirme ve yüksek başarıyı sağlama potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, koçluğa yatırım yapmak ve liderlerin bu yetkinliği kazanmasına olanak sağlamak, kurumları geleceğe hazırlamak için atılabilecek stratejik bir adımdır. Pin Akademi olarak Koçvari Liderlik eğitimini yüksek standartlarda veriyor ve uygulamalı metodlarımız ile eğitim alan yöneticimizin yeteneklerini pratik hayatta davranışa geçmesinde yardımcı oluyoruz.  Uluslararası Akredite bir program olan Koçvari Liderlik Eğitimi en çok eğitim verdiğimiz konu başlıklarındandır.  Bu deneyime katılmak için bizi arayın.

Daha Fazla »
man wearing karate gi standing on road

Geri Bildirim Verme ve Alma Becerisi: John Wooden’dan İlham Alın!

Geri bildirim verme ve alma becerisi, iş hayatında başarılı olmanın temel unsurlarından biridir. Birçok çalışan, yöneticilerin geri bildirim vermekten rahatsız olduklarını ve bu konuda gelişmeleri gerektiğini düşünmektedir. Ancak gerçek şu ki, geri bildirim vermek ve almak, bireylerin kişisel ve profesyonel gelişimlerine katkıda bulunmanın en etkili yollarından biridir. Geri bildirim verme ve alma becerisi, bir kişiyi geliştirmenin en önemli yollarından biridir. Bu beceriyi geliştirmek için örnek alabileceğimiz birçok lider vardır. Örneğin, efsanevi basketbol koçu John Wooden, geri bildirim konusunda büyük bir uzmandır. Kendisinin geri bildirim üzerine bir kitabı bulunmaktadır ve bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim. John Wooden’ın geri bildirim konusundaki yaklaşımı, iş hayatında da oldukça değerlidir. Wooden, geri bildirimi bir öğrenme ve gelişme fırsatı olarak görür ve bu nedenle çalışanlarının performansını artırmak için sürekli olarak geri bildirim verir. Aynı şekilde, Wooden, kendisine yapılan geri bildirimleri de değerlendirir ve kendini geliştirmek için kullanır. Geri bildirim verme ve alma becerisini geliştirmek için, öncelikle açık ve net bir iletişim kurmanız gerekmektedir. Geri bildirim verirken, kişinin duygusal durumunu dikkate almalı ve yapıcı bir şekilde geri bildirimde bulunmalısınız. Aynı şekilde, geri bildirim alırken, eleştirilere açık olmalı ve kendinizi geliştirmek için bu eleştirileri kullanmalısınız. Özetlemek gerekirse, geri bildirim verme ve alma becerisi, bir kişinin kişisel ve profesyonel gelişimine katkıda bulunan önemli bir yetenektir. Bu beceriyi geliştirmek için örnek alabileceğimiz liderlerden biri de John Wooden’dır. Wooden’ın geri bildirim konusundaki yaklaşımı, açık ve net iletişim kurma, yapıcı eleştirilerde bulunma ve eleştirilere açık olma gibi önemli unsurları içermektedir. Bu beceriyi geliştirmek, hem bireysel başarıyı hem de ekip çalışmasını artırmak için önemlidir. John Wooden ve Başarı Sırrı John Wooden, UCLA kolej takımını 10 kez şampiyon yapmış ve ardışık 88 maç kaybetmemiştir. Wooden’ın başarısının sırrını araştıranlar, oyuncularına 2.326 farklı kod ve söylemde geri bildirimde bulunduğunu keşfetmişlerdir. Bu geri bildirimlerin sadece %6’sı övgü içermekte, %87’si ise yapıcı ve bilgilendirici niteliktedir. Wooden, yanlış davranışları tespit edip doğrusunu göstererek oyuncularını geliştirmiştir. Ayrıca, geri bildirimlerini sadece 20 saniye gibi kısa bir sürede iletmektedir. Kısa, net ve direkt bir şekilde iletilen geri bildirimler, Wooden’ın başarısının altında yatan nedenlerden biridir. John Wooden’ın başarı sırrı, sadece geri bildirimlerin niceliksel olarak fazla olmasıyla değil, aynı zamanda niteliksel olarak da etkili olmasıyla ilişkilendirilebilir. Wooden, oyuncularına yaptığı geri bildirimlerde övgüden çok yapıcı eleştirilere ve bilgilendirmelere odaklanmıştır. Bu yaklaşım, oyuncularının hatalarını fark etmelerini ve gelişmelerini sağlamıştır. Wooden’ın geri bildirimlerindeki etkili iletişim becerisi, onun başarısının temelini oluşturur. Geri bildirimlerini kısa, net ve direkt bir şekilde ileterek, oyuncularını hızlı bir şekilde bilgilendirmiştir. Bu sayede oyuncular, hatalarını düzeltmek ve doğru yolu bulmak için hızlı bir şekilde harekete geçebilmiştir. Bununla birlikte, Wooden’ın geri bildirimlerinin etkili olmasının bir diğer nedeni de, onun oyuncularını kişisel olarak tanıması ve onlara bireysel olarak odaklanmasıdır. Wooden, her oyuncunun güçlü ve zayıf yönlerini analiz ederek, onlara özelleştirilmiş geri bildirimler sunmuştur. Bu yaklaşım, oyuncularının motivasyonunu artırmış ve onların potansiyellerini tam anlamıyla ortaya çıkarmalarını sağlamıştır. John Wooden’ın başarı sırrı, sadece takımın teknik ve taktiksel yönlerine odaklanmakla kalmamış, aynı zamanda oyuncuların kişisel gelişimlerine de önem vermiştir. Wooden, oyuncularını sadece saha içinde değil, saha dışında da desteklemiş ve onların karakterlerini şekillendirmiştir. Disiplin, dürüstlük, çalışkanlık ve takım ruhu gibi değerleri vurgulayan Wooden, oyuncularını sadece başarılı birer sporcu değil, aynı zamanda iyi birer insan olmaları konusunda teşvik etmiştir. John Wooden’ın başarı sırrı, sadece bir basketbol koçu olarak değil, aynı zamanda bir lider olarak da takdir edilmelidir. Wooden, takımına liderlik etmek için tutku, kararlılık ve vizyonla hareket etmiştir. Onun liderlik tarzı, oyuncularının güvenini kazanmış ve onları başarıya yönlendirmiştir. Eğitimlerimizde geri bildirim verme programını uygulamalı olarak kullanmaktayız. Yaptığımız gözlemler, bu konuda daha fazla ilerleme kaydetmemiz gerektiği yönündedir. Geri bildirim verme ve alma becerisini geliştirmek, çalışanların performansını artırmak ve motivasyonlarını yükseltmek için önemlidir. Wooden’ın liderlik örnekliği, bu konuda bize ilham vermektedir. İnsanların modellere ihtiyacı olduğunu ve her şeyi kötü eleştirenlere değil, başarılı liderlere bakmaları gerektiğini unutmamalıyız. Geri bildirim verme programı, bir organizasyonun etkinliğini artırmak ve çalışanlarının gelişimini desteklemek için kullanılan bir yöntemdir. Bu program, çalışanlara geri bildirim verme ve alma becerilerini öğretir ve bu becerileri günlük iş hayatlarında uygulamalarını sağlar. Geri bildirim verme programı, çalışanların performansını artırmak ve hedeflerine ulaşmalarını sağlamak için kritik bir rol oynar. Geri bildirim verme programı, yöneticilerin ve çalışanların birbirleriyle etkileşimlerini geliştirmelerine yardımcı olur. İyi bir geri bildirim verme becerisine sahip olan yöneticiler, çalışanlarına doğru yönlendirmeler yapabilir ve onların performansını artırabilir. Aynı şekilde, çalışanlar da geri bildirim alma becerilerini kullanarak, kendilerini geliştirebilir ve hedeflerine daha hızlı ulaşabilirler. Wooden’ın liderlik örnekliği, geri bildirim verme programının önemini vurgulamaktadır. Wooden, başarılı bir basketbol koçuydu ve takımının performansını sürekli olarak geliştirmek için geri bildirim verme ve alma sürecini kullanırdı. O, takımının başarılı olması için her oyuncunun güçlü yönlerini ve geliştirilmesi gereken alanlarını belirlemek için geri bildirimleri aktif olarak kullanırdı. Bu sayede, takımındaki oyuncuların motivasyonunu artırırken, onların gelişimlerine de katkıda bulunurdu. İnsanların modellere ihtiyacı olduğu gerçeği, geri bildirim verme programının etkinliğini vurgulamaktadır. Bir liderin başarılı bir şekilde geri bildirim vermesi, çalışanlarına doğru yönlendirmeler yapmasını ve onların gelişimini desteklemesini sağlar. Bu nedenle, geri bildirim verme programı, organizasyonun liderlik becerilerini geliştirmek ve çalışanların motivasyonunu artırmak için önemli bir araçtır.

Daha Fazla »

Unutulmamış Unutkanlığımızdır Deprem !

Deprem önüne geçemediğimiz jeolojik bir durum olup  insan hayatını derinden etkileyen  doğal afetlerinden biridir.Yapısal yıkım etkilerinin yanı sıra psikolojik etkilerininde insan hayatını  derinden sarstığı aşikardır. Deprem sonrası öncelik  olarak , yaşam kurtarılması , fiziksel yaralanan insanların tedavileri , evsiz kalan insanlara barınak sağlanması gibi çalışmalar yapılır. Söz konusu bu çalışmalar kadar ,  psikolojik tarafıda beraberinde gelen ve tedavi süresi oldukça uzun olan  bir durumdur ve öncelik her ne kadar fiziksel olsada, işin psikolojik tarafı genelde zamana bırakılarak sonuçlanmaktadır. İnsanların büyük bir bölümü genel olarak deprem öncesi hayatlarında böyle bir travma ile karşılaşmadıkları için , dünyayı güvenilir bir yer olarak görüp ,yakınlarındaki insanların aniden ölebileceğini düşünmezler.(Bu güven ve inanç hissi hayat içerisinde yavaş yavaş oluştuğu için ) aniden ortaya çıkan trajik değişime aynı hızla uyum sağlayabilmek insan psikolojisi için çok zor bir durumdur.Geçmiş dönemlerde ve günümüzde yaşanan tüm depremlerde, çok sayıda can ve mal kaybının yanı sıra, yaşanan olayın psikolojik hasarı  çok daha fazladır. Bu psikolojik hasarın getirdiği sorunların en başında , ölüm korkusu , enkaz altında kalma hissi , kaygı , panik , olanlara inanamama ,çaresizlik, korku, uykusuzluk vs. Çocuklarda ise genel  olarak oynadıkları oyunlara deprem temasını  eklemek , rüyalarında kabus görmek, agresif davranışlar ,  yalnız kalma isteği yada yalnız kalamama isteği ,  şımarıkça hareketlerde bulunma durumu görülmektedir. Kişi devamlı depremi düşünmekle kalmayıp sürekli deprem haberleri dinleyip, sallanma duygusu hisseder ve uzun süre kapalı alanlara girmek istemez. Sonrasında ise yaşanan bu zorlu sürecin, yaşamın anlam ve önemine yaptığı etkiyle başedebilme sorunu ile başa çıkmaya çalışır.. Yakınlarımızla (anne – baba – çocuk – eş vs. ) yaşadığımız paylaşımlar , anılar ve aniden oluşan kayıpla ilgili gerçeklik, insan bilincini altüst edecek derecede bir duygu durumu ortaya çıkarır. Bu duygu durumu ile başa çıkabilmek o kadar kolay olmamakla beraber ciddi travmalara dahi neden olabilir. Buna psikolojide stres bozukluğu denmektedir. Peki bizler bu stres bozukluğunun üstesinden gelebilirmiyiz ?  bir gözatalım.. Bu gibi olaylarda kafasınızı meşgul edecek yada fiziksel olarak herhangi bir işle uğraşamayacağınız , tükenmişlik duygusunu derinden hissedeceğiniz bir dönemde olmanızdan dolayı kendinizi ne kadar çok  dinlenmeye alırsanız bir  o kadar daha  iyi hissedeceksinizdir.         Keder ve üzüntü tabiki yaşanmalı. Bununla beraber olayın vahametinin farkında olup bu durumu anlamlandırmak ve neden bu kadar yıkıcı yaşadığımızı sorgulayıp sonraki hayatınız için çözümler yaratmak   Onlara bunu,  Allah bizi cezalandırdı diye değilde, (bazı aileler böylede tanımlayabiliyor ) yer kabuğuda oluşan kırılmadan dolayı oluşan doğal bir sarsıntı olduğunu, biz insanların ise bu doğal olay karşısında tedbir alabilmek için neler yapabileceğini ve kendilerini  nasıl geliştirebileceklerini , büyüdüklerinde seçtikleri mesleği en iyi nasıl  yerine getirmeleri gerektiğini anlayabilecekleri bir şekilde anlatabiliriz.             Çalışıyorsanız eğer, elinizden geldiği kadar işinize odaklanmanız , çalışmıyor iseniz kafanızı meşgul              edebileceğimiz işler yaratabiliriz. Örneğin ; kitap okumak gibi. Yapılan araştırmalar, gönüllü işler yapan insanların yapmayanlara göre daha mutlu olma eğiliminde olduğunu doğruluyor. Çoğumuz, bir iyilik yaptıktan sonra sıcak ve yoğun duygular hissediyoruz.         Hayat yakın dostlarımızla güzel. Yine bir araştırma sonuçlarına göre size iyi gelecek yakınınız yada     arkadaşlarınız, beynimizi güçlendirerek  , psikolojik ve fiziksel sağlığınızı da  olumlu etkiler bırakmaktadır. Bu süreçte çocuklarınızı ve kendinizi, depremle ilgili görüntülere maruz kalmakta sınırlayın. Günde 10 kez sosyal medyayı kontrol ediyorsanız 8-5-3-1 şeklinde kademeli olarak azaltın. Bu olay bana ne öğretti. Nelere dikkat etmeliyim? Uzun ve kısa vadede neler yapabilirim önlem almak adına..gibi sorular sorabilirsiniz  kendinize.  Yaşadığınız iyi yada kötü günleri yazıya dökmek duygu boşalımı açısından insan psikolojisine bir çok faydası olduğu bilinmektedir. Kaygılarınızı azaltmanıza, hafızanızın güçlenmesine faydalı olacağı gibi , en önemliside bu zor günlerde duygularınızı çözmeniz ve neler yaşadığınızla ilgili olayları  daha sağlıklı düşünmenize yardımcı olacaktır. Bu süreçte yaşadığınız sorunlar bir aydan fazla devam ediyorsa ve zaman geçtikte kendinizi daha da kötü hissediyorsanız  (deprem anında yaşanan görüntüler sürekli  gözünüzün önüne gelmeye devam ediyorsa ) profesyonel  destek almanız çok daha iyi olacaktır.  Bu destek alma konusunun güçsüz olmanızla ilgisinin olmadığını, tam aksine büyük bir olay yaşadığınızı ve ciddi kayıplarınızın olduğunu göz önünde bulundurabilirsiniz. Güçlülük göstergenizi, bu olayın sorumluluğunu alarak, ne gerekiyorsa bu konuda imkanlar dahilinde gösterebilirsiniz. Özet olarak deprem , insanı mal ve can unsurunda  tehdit eden çok önemli bir unutulmamış ,unutkanlığımızdır. Ciddi derecede psikolojik , hayata intibak (uyum ) ve performans problemleri yaratmaktadır. Deprem ülkesi olduğumuz bilincine varıp ,insanlarımızın bilinçlendirilmesi, fiziksel ve psikolojik olarak önce kendinize ve sonrasında  yakınlarınıza, yardım konusunda eğitilmeleri ve profesyonel destek olanaklarının artırılmasına destek olmak , toplum sağlığı açısından, en az yapıların imarı kadar önemlidir…. YASEMİN KILGI 21 MART 2023 SALI

Daha Fazla »

Pin Gelişim Tiyatrosu Gerçekleşti

21 şubat 2022 Adana Büyükşehir Belediyesinde gösterime giren Pin Gelişim Tiyatrosu, sanatla eğitimin birleştirilerek sunulması çok fazla beğeni topladı. Adana Koçluk okulu kurucusu – Eğitmen- Koç olan Caner Palandökenler projesi olan tiyatro ile eğitimi birleştirerek hayata geçirdi. Bu şekilde daha fazla kişiye dokunacağını söyledi. Bu performansın içinde hayatın eksik bıraktığı insanların yaşam hikâyeleri var.İki perdeden oluşan oluşan tiyatromuzda masal tadında anlatımı ile Caner Palandökenler ve Pin Ailesinin değerli Adana Koçluk ve İstanbul Koçluk eğitimi eğitmenleri canlı müzik eşliğinde kah gülerek kah üzülerek güzel anlar yaşattılar.Müzikleri ile neşe katan Esat Dilsizoğlu ve tiyatro sanatçılarımız Ergün Özfırıncı ve Orhan Kuşçu da gösterdiği performansla çok beğenildi.Sahnede bizleri yalnız bırakmayan dostlarımız, izleyicilerimiz ve aynı zamanda Adana Koçluk mezunu öğrencilerimiz de vardı.Tekrarı yapılacak olan Pin Gelişim Tiyatrosunu sabırsızlıkla bekleyen izleyicilerimize müjde! Geliyoruz pek yakında….

Daha Fazla »
Hayalperestlerin Ortak Özellikleri

Hayalperestlerin Ortak Özellikleri

Değerler üzerine konuşuyoruz. Duygular, düşünceler, planlar veya kariyer hayatımız değerlerimiz ile ilgilidir. Pekı değerlerimiz bu kadar önemli iken onlara yeterince önem veriyoruz muyuz?Değerlerimizin ne olduğunu biliyor muyuz?Değerler nasıl keşfedilir?

Daha Fazla »
smart efective talk

Smart Efective Talk

02-03 Nisan tarihinde 20 saatlik,  Profesyoneller için  “Akıllı ve  Etkili Konuşma Sanatı Eğitimi” açılacaktır.  İçindeki senaristi tanımak istiyorsan bu eğitime katılmalısın! Bu eğitimde neler öğreneceksiniz; Düşüncenin Dili Nedir? Bilgi Nasıl Konuşur? Etkili Konuşma Planını Hazırlamak İlgi Uyandıran Giriş Dinleyicilerin Dikkatini Nasıl Çekebilirsiniz? Sözcük Seçimi Soruların Etkili Kullanımı Yüreğe Erişme Çabası Jestler ve Yüz İfadesi Etkili Kapanış Kontenjan sınırlıdır ve eğitim yüzyüze yapılacaktır.

Daha Fazla »

Potansiyel

Potansiyel kelimesi, gizli kalmış, henüz açığa çıkmamış, kullanmaya hazır güç, yetenek demek sözlük anlamıyla. Büyük işler yapmaya başlamadan hemen önceki anda sahip olduğumuz, harekete geçirmediğimiz güç. Doğru ve zamanında kullanılırsa, farklı alanlarda harikalar yaratabileceğimiz bu güç her insanda mevcut aslında. Ancak bazen sahip olduğumuz potansiyeli çeşitli ve kendimize göre haklı nedenlerle kullanmayız, kullanmak istemeyiz.  Her zaman bahanelerimiz vardır.  Fırsat bulamayız.  Bazen nasıl olduğunu anlayamadığımız bir şekilde, ortaya çıkacak olduğu varsayılan faydayı ölçüp, potansiyelimizi kullanmaya değer bir durum olmadığını söyleriz kendimize, içten içe. Sonra, potansiyelini kullanabilen azınlığın, her anlamda farklılaştığını, geliştiğini, yükseldiğini ve zenginleştiğini görürüz.  Bu durumu, bizde olmayan, göreceli olarak kötü sayılabilecek, yağcılık, adam kayırma, şans gibi faktörlere bağlama hali başlar. Potansiyelimizi kullansak da bu avantajlara sahip olmadığımız için bizdeki potansiyelin işe yaramayacağını düşünürüz.  Tüm bu düşüncelerimizde kısmen haklı olabiliriz.  Ama esas mesele, potansiyeli kullanmak üzere aksiyon almamamızın sebebinin bunlar olmamasıdır. Mesela olduğunu varsaydığımız potansiyele inanmıyor olabiliriz, potansiyeli kullanıp başarısız olmaktan korkuyor olabiliriz, şikâyet etsek de olmak istemediğimiz bu mevcut durum, hareket etmemizi gerektirecek kadar rahatsızlık vermiyor olabilir bize. Mevcut durum, güvenlidir, yeni şeyler öğrenmek gerekmez, meydan okuma yoktur, kaybetmek yoktur, sınırları zorlamak ve çatışma yoktur.  Yetinebilenler için güzel bir yerdir yani. Yıllar geçtikçe geldiğimiz yere bakar ve nerde olduğumuz anlamak için, kendimizi başkaları ile karşılaştırırız. Öğretiler ve inançlar böyle bir karşılaştırmayı yapmamamızı veya kendimizden kötü durumda olanlarla yapmamızı öğütler, ama biz yine de karşılaştırırız. Bazen bu öğüde uyar “olsun buna da şükür “deriz. Uzun sürmez. Küçücük bir şey olur, karşılaştırma sistemi tekrar çalışmaya başlar ve geçmişi sorgularız. Neden yaptım?  Neden yapmadım?  Nerede hata yaptım? Sonra bu sorularla gelen kendini yıpratma süreci başlar. İşte bu keşke dönemi bir hayli yıpratır insanı. Bu nahoş halin sebebi potansiyeli daha iyi kullanabilirdik ama boşa gitti hissidir.     Tabi ki herkes bu durumu yaşayacak diye bir kural yok, ancak büyük çoğunluk hayatının bir döneminde bu durumla yüzleşir. Bu yüzleşme farkına varabilen için oldukça verimli ve üretken bir sürecin başlangıcı olabilir.  80 yaşında üniversite bitirenler, birdenbire çok iyi kazandığı işini bırakıp aşkla yapacağı işler bulanlar bu durumu anlatan güzel örneklerdir.  Kimi insanlar bu değişimi kendi başına gerçekleştirme yeteneğine sahiptirler.  Kimileri yaşadıkları bir travma sonucu değiştirirler. Kimileri de karar verdikten sonra arkadaşlarından, yakınlarından bazen de profesyonellerden destek alırlar.   Hangi yöntem ile olursa olsun potansiyeli iyi değerlendirdiğini bilmek insana iyi gelir. Öner OKLAN Koç-Eğitmen / 01.03.2022

Daha Fazla »

Yeni Dünya ve Koçluk

Son zamanlarda, teknolojinin de katkısıyla, bilgi alışverişinin ve dönüşümün giderek hızlandığı birdönemden geçmekteyiz. Zaman, gözle görülebilir şekilde, daha hızlı akıyor. Tüm platformlarda konuşulurve tartışılır hale gelen dijital dönüşüm, yapay zeka ve robotlar, meta verse, sanayi 5.0 gibi pek çokkavram hızlı bir şekilde tarihin akışına etki etmeye başlamış durumda. Öte yandan, artan göç dalgaları,pandemi, biyolojik savaş, siber savaş ve iklim değişikliği gibi tehditler kırılganlığı arttırmaya; ekonomik vesiyasi dalgalanmalar istikrarsızlığa yol açmakta. Bu şartlar altında, insanlar, çalışanlar, işverenler,organizasyonlar, kontrolleri dışında olumlu ve olumsuz değişkenlerle dolu bir dünyada sürdürülebilir birgelecek inşa etmeye çabalamakta. Bu kırılgan ve belirsizliklerle dolu dünyada, hayatı yönetmek, başarılıve istikrarlı olarak devam edebilmek ve olumsuzlukları avantajlara çevirme becerisi geliştirmek çokönemli. Kişilerin psikolojik dayanıklılık, duygusal çeviklik ve zihinsel esneklik beceri seviyeleri bu değişimene kadar ayak uydurabileceğini göstermekte.Kişiler sürdürülebilir mutluluk hali beklentisinde. İş hayatında bu bireyler, iş yaşam dengesinisağlayabildiği anlam bulabildiği iş tatmini yaşadıkları işlerde çalışmak isteğindeler. Organizasyonlarınhedefi ise, az çıktı ile, fazla girdi elde etmek ve sürdürülebilir yüksek performans gösteren ve kurumlarınabağlı çalışanlara sahip olmak. Tüm buna ek olarak, organizasyonlar, güçlü liderlerin önderliğinde, kendikendini motive eden çalışanların bulunduğu yüksek performanslı takımlar ile VUCA dünyasındasürdürülebilir başarıda örgütler yaratmak istemekte. Bu nedenle, organizasyonlar, çalışanların tatmininidış motive kaynaklarına ihtiyaç duymadan sağlamak ve yüksek performans takımları oluşturmak için yeniyaratıcı yollar aramakta. Tüm bu artan beklenti ve ihtiyacı tek başına karşılamak ve çözüm bulmak, hızlaakan hayatın içerisinde hem iş insanları hem organizasyonlar için oldukça karmaşık bir hal almışdurumda.Pandemi ile birlikte çalışanların mevcut iş yapış şekli ve çalışma sisteminin değişiminin ardından,bazı organizasyonlar başarılı bir şekilde süreci yönetirken, bazıları ise önce izleyici olarak kalıp başarılıolan stratejileri örnek almayı tercih etmekte. Bu süreçlerin ardından, doğal olarak, iş hayatına etkilerinihenüz hissetmeye başladığımız bazı akımlar doğmuş durumda. Bunlardan birisi de ‘YOLO’ (You OnlyLive Once), Yani ‘sadece bir kez yaşıyorsun!’ Pandemi sürecinde tasarruf yapmış ve tükenmişliksendromuna girmiş bazı çalışanlar istikrarlı işlerini bırakıyor. YOLO insanlarının ‘her şeyi bırakıp gitme’hayali kuranlardan farkı ise, işlerini yapmaya devam etmeyi istemeleri ve sadece y , z jenerasyonları değile her yaş grubundan olmaları. Bu akım, kendilerine ait olmayan işlerde çalışanların ‘başarı’ için ödedikleribedeli fark edip hayat çizgilerini radikal bir şekilde değiştirmelerini temsil ediyor. Pandemi henüzbitmedi ve milyonlarca kişi hala işten çıkartılıyor. Tabi ki herkes rüzgara karşı yürümeyi göze alamaz.Ancak finansal destekleri ve talep edilen becerilere sahip artan sayıda çalışanlar, geçmişin korku vekaygısı, yerini yeni bir tür profesyonel korkusuzluğa bırakıyor.Bu korkusuzluk nereden geliyor?Bunun akımın oluşmasının altında yatan pek çok neden var. Pandemide büyük pencereden hayatımızabakma fırsatımız oldu. Bu bakış farkındalıklar yaşatmış olabilir. İşinizi seviyorsunuz ama size dayatılan ‘işyapma şekline’ inanmıyorsunuz, çalıştığınız yerle aynı değerleri paylaşmıyorsunuz veya farklı bir yaşamamacı arıyorsunuz… Çalışmaya, üretmeye devam etmek isteniyor ancak bunun altında iş yaşamdengesini sağlayarak, kendi sınırları, değerleri, öncelikleri ve ritmi ile çalışama isteği de yatıyor. Unvanve iyi bir maaşın güvencesine karşın, anlam bulduğumuz, değerlerimiz ve yaşam amaçlarımız ile örtüşenbir iş yaşamımızda sürdürülebilir mutluluk ve memnuniyet halimize daha çok katkı sağlayabilir sanki değilmi?Çünkü sadece bir kez yaşıyoruz!Microsoft’un bu yıl yaptığı bir araştırmaya göre ABD’de beyaz yakalıların %40’ı mevcut işlerindenayrılmayı düşünüyor. YOLO’cuların yetenekli çalışanlardan ve uzmanlardan oluşması ise kurumlaraçısından kırmızı alarm olarak görülüyor. Hatta geçtiğimiz ay NY Times’ın bu konuda bir analiz yaptı vemakale yayınladı.Peki, bundan sonra değişimi yönetmek için bu süreçte organizasyonlar ve liderler neler yapabilir?Organizasyonlar ve liderler sürdürülebilir yüksek performans, çalışan tatmin, aidiyeti ve bağlılığınısağlamak için farklı bir sisteme, yeni bir örgüt kültürüne ihtiyaç duymakta. Dolayısıyla koçluğun rolü bunoktada devreye girmekte. Artan beklentileri ve değişimi yönetmek için koçluğa olan ihtiyaç artmışdurumda. 2021 yılında yayınlamış olduğum ‘Yönetsel koçluk davranışının, çalışan performansınaetkisinde, çalışan tatmininin aracı etkisi konulu tezimde, orta ve büyük ölçekli şirketler üzerin yapılanaraştırmanın sonucunda iş yerlerinde sadece yönetsel koçluk davranışlarının kullanılması çalışanların iştatminini %42,4 artırdığını ortaya koymaktadır. Buda çok önemli bir durumu işaret etmekte.Organizasyonlar gelişim ve değişim yolculuğuna çıkarak, yeni bir örgüt kültürü yaratmaya kararverdiklerinde, koçluk ile evrilebilir, iş yapış şekillerini dönüştürebilirler. İş dünyasında, kurumların veliderlerin becerilerinin artmasına etkileri ile koçluğun, sadece bir profesyonel yöntemler seti değil, aynızamanda benzersiz bir performans arttırma ve çalışan tatmini, bağlılığı ve aidiyeti sağlama yöntemiolarak yer alır.Ayrıca zincirleme bir reaksiyon olarak, yönetsel koçluk davranışı sergileyen liderler, çalışanlara birgelişim fırsatı sunarak, farklı açıdan bakmaya, her problemin içindeki yaratıcı çözümü görmeye, engellerisıçrama tahtaları olarak görmelerini sağlamaktadır. Bunlar kişisel yaşamlarına da entegre etmeyeyardımcı olmaktadır. Yönetsel koçluk, karşılaşılan zorlukları ve engelleri o amaca ulaşmak için üstesindengelinmesi gereken bir süreç olarak göstererek, çalışanların, doğal bir akışta kendi çözümlerinikendilerinin yaratmasına olanak tanımaktadır. Ek olarak yönetimsel sürecin iyileşmesi, çalışanlara,kendini kendilerini motive edebilme becerisi kazandırır. Koçluk uygulamaları ile bireyler kendimotivasyon araçlarını keşfederler. Çalışanlar işlerini sahiplenir ve çıktı kalitesinde artış meydana gelir.Daha fazla işbirlikçi yaklaşım nedeni ile memnuniyetin artması işteki atmosferi olumlu yönde değiştirir.Çalışanlara olan güvenin artması yeni farklı sorumlulukların verilmesine olanak sağlar. Çalışanların, işortamını etkileyebilecek kişisel problemlerinin çözülmesi sağlanmaktadır ve iş ortamını olumsuzetkilenmesi önlenmektedir. Bu yönleri ile, çalışanların performansını ve iş tatminin etkili bir biçimdearttırabilmekte ve dolayısı ile dengeli ve mutlu bir çalışma hayatı çalışanların aidiyetini ve bağlılığınıarttırmaktadır. Yani sonuç olarak, organizasyonların sürdürülebilir başarısı için de çok önemli olankaynaklarımızdan çalışanlarımızı, ‘VUCA’ dünyasının kaygan zemininde, aniden gelen bir dalga nedeni ilekaybetmemiş oluruz. Pınar EZİCİ Koç-Eğitmen / 01.03.2022

Daha Fazla »
text-pin-code-computer

İnsanın PİN Kodu; Öz Değer

2022 yılına girmeden hemen önce bu yılı Öz değer yılı ilan etmiştim. Bedenimle, ruhumla, hissettiklerimle daha fazla temas edecek kendimi nöbetçi kulübesinden izleyen bir asker gibi sessizce izleyecektim. Bu değişim demekti. Değişim bazen dıştan -içe bazen de içten-dışa bir adımla başlardı. Değişim söylemesi  dile kolaydı da peki ya yapması o kadar kolay mıydı? “Görüşünüz yalnızca kalpten bakabildiğinizde berraklaşır; Dışarı bakanlar düş kurar, içe bakanlar uyanış yaşar der usta Carl Gustav Jung. Yolculuğum yıllar öncesinde başlamıştı. Şimdi ise karşıma çıkan iz sürmem gereken kavram Öz değerdi. Öz değer ne demekti, niçin önemliydi ve niçin  önemli bir istasyondu? Öz değeri alan yazına kazandıran  psikolog Nathansel Brander şöyle tanımlıyor: Kişinin, kendini yaşama değer görmesi ve mutlu olduğu bir yaşam için kendi aklına , becerilerine güvenmesiydi. Öz değer içinde özsaygı, öz yeterlilik, hayatı yaşama uygun görmek ve gerçek kendilik barındırıyor. Toplumumuzda değersizlik ve yetersizlik şemalarının yaygın olduğu düşünülürse konunun temelleri erken çocukluk dönemine kadar gider. Yaşamımda bana bakım verenler kendiyle ve benimle nasıl ilişki kurduysa bende dünyayı kendi değerimi ona göre belirlemeyi öğreniyorum Örneğin eve akşam misafir gelecek. Telaşlı bir hazırlık var. Sende çocuk aklınla her zamanki gibi oyun oynuyorsun. Ebeveynlerinden biri çıkıp “ayak altında dolaşma çekil şuradan misafir gelecek “derse  ne hissedersin? Suçluluk, değersizlik hissedersin tabi ki. Bunun gibi katı kuralları olan, yargılanan, hataya tolerans gösterilmemiş, başarılı olursa sevilmiş bir  ailede çocuk olmuşsanız  sizde değersizlik şemasından  nasibinizi almışsınız demektir. Peki şimdi ne yapacağız? Annemi babamı mı suçlayacağım o da kendi anne-babasını mı suçlasın. Bu iş Hz Ademe kadar gider. Sonu gelmez. “Girmeye korktuğun mağara umduğun hazineyi saklıyor olabilir” der “Kahramanın sonsuz yolcusu” kitabında Joseph Campbel. Yapılacak ilk iş kendi  mağarana girmek ,yüzleşmek, geçmişten payını almak günümüzün sorumluluğuyla kendini yeniden doğurmaktır. Yaşamın, seçtiğin kendiliğinin  sorumluluğunu almaktır. Kendini bilmek, değerlerini fark etmek, yaşamda bir amaç bulmaktır. Kahramanın sonsuz yolculuğunda amaç bir yere varmak değildir ki. Yoldan  yolculuktan keyif almaktır. Ayak parmaklarımdan saçımın  teline kadar yalnızca var olduğun için kendini sevmektir. Öz değer yaşamın pin kodudur. Sevdiğin  iş, istediğim kariyer, aşk ,sağlık, bereket ,zenginlik, sağlık, huzur sana gelsin istiyorsan öz değer alanına bir bak derim. ”Yaşamın anlamı yaşamın bana yönelttiği sorudadır ya da tam tersi ben kendim dünyaya yöneltilen bir soruyum ve yanıtı mı ona söylemezsem onun verdiği yanıta bağlı kalmak zorunda kalırım” diyor Jung. Peki şimdi sen öz değerle ilgili ne yapacaksın? Yoksa yaşamın verdiği yanıta bağlı mı kalacaksın?       Sevgiyle kalın…. Zeynep ÖZÇELİK Koç-Eğitmen / 22.02.2022

Daha Fazla »